Yüksek Lisans Projesi
Disiplin Kurulu toplantılarına varsa ilgili işçinin üyesi olduğu sendika temsilcisi de çağırılır. Topluluk elindeki bütün kozları oynar ve toplu bir bildiri ile Curzon’a bir kez daha başvuru yaparlar. 5 Ocak 1918 tarihinde İngiltere Başbakanı’nın yaptığı konuşma ile Hindistan’da geniş bir tanıtım elde edildiği ve bu konuşmada Türkiye’ye yapılan atıfların ciddi birer vaat olmasının evrensel olarak kabul gördüğü göz önüne alınması istenir. 2- İki ülke arasında daha sempatik bir mutabakatın kurulmasını teşvik etmek. Kısacası, Osmanlı ile İngiltere arasında barışçı ilişkilerin kurulması ve iyi bir mutabakat. 1.Tanınmış kişiler tarafından yılda en az 20 makaleye imza atarak en önemli İngilizce aylık dergilerde yayınlanmasını sağlamak. “Bu aralıkta, Türk hükümdarlığını terk ettik; sadece bunu değil, Mısır’a bir rakip Sultan koyduk ve orada Bağdat’ta rakip bir halife kurma niyetimizi beyan ettik. Bir Türk ordusu, Halifenin emirlerini Mısır’a götürerek talihsiz, aldatılmış Prens Hüseyin Kamil’i asmak için hareket etti. Şimdi, bu sütunlarda defalarca belirttiğim gibi, Hidivliğin bir popülaritesi yokken, Türk hâkimiyeti Mısır’da son derece popülerdi”[96]. Bunun İngiltere’nin bilinçsiz gücünün tuhaf bir örneği olarak niteler.
- Bunun çevirmeni, Ottoman Committee üyesi ve daha sonra Ottoman Association üyesi olan George Raff alovich’tir ve kitap African Times tarafından komite için yayınlanmıştır.
- “Bireysel Emeklilik Sistemi’nde katkı payı bakımından da bir üst sınır yoktur; fakat emeklilik döneminde, şimdiki yaşam standartlarınızı korumak istiyorsanız katkı paylarınızı düzenli olarak arttırmanız önerilmektedir.
- Kendi verdiği bilgilere göre “her taşın altına bakmak sözünü yerine getirmek istercesine” Osmanlı İmparatorluğu’na ait Ege Adaları da dahil olmak üzere tüm Asya ve Avrupa topraklarını kazmıştı.
Gazeteciliği gösterdiği üzere kendisi artarak doğu siyasete dâhil oluyordu. Türkiye’nin düşmanın hararetli propagandasıyla saldırıya uğramasına ve Avrupa güçlerinin Türkiye’den yararlanmasına kızgınlık gösterdi”[105]. Pickthall gibi bu topluluğun pek çok üyesi hem savaş öncesi hem savaş hem de savaş sonrasında önemli sayılabilecek bir mücadele ve kararlılık örneği gösterirler. Kimisi ikili görüşmelerle, kimisi basın yoluyla kimisi de konferanslar vasıtasıyla görevini ifa etmeye çalışır. Avrupa ordular halinde dizilmiş, kamplar belirlenmiş ve dünyanın egemenliği dengededir. Savaş, artık belli bir iktidarın prestijine karşı değil, Avrupa hegemonyası içcasinomhub. Kırk yıl boyunca kıtayı silahlı bir kampa dönüştüren ve muazzam silahlar yığan Avrupa uluslarının karşılıklı güvensizliğinden ötürü çatışma kaçınılmazdı; O gün için ölümcül rekabet ve hazırlık vardı”[99]. Savaşın başlamasıyla birlikte Pickthall da diplomatik teşebbüslere başlayarak, İngiltere ile Osmanlı’nın karşılıklı anlaşması yolunu aramaya başlar. “İngiltere Türkiye’nin önemli şehirlerinden olan Edirne’yi aldığı zaman onun bu kazancına engel olmak istemiş ancak başarısız olmuştur. Ege adaları Yunanistan’a verilmeliydi çünkü burada büyük bir Yunan nüfusu vardı.
Ta‘zîr suçları şer‘î naslar yoluyla belirlendiği gibi uygulanabilecek ta‘zîr cezalarının genel sınırları da naslar tarafından çizilmiştir. Ta‘zîr cezasının takdiri belirli ölçü ve şartlar çerçevesinde yürütülmesi gereken ictihadî bir faaliyettir; her bir suça uygun cezayı tayin etmek üzere ictihad edilmesi gerekir. Ta‘zîr cezası suçluya işkence etme ve hayatına son verme amacı taşımamalıdır; ayrıca ıslah, önleme, birey ve toplum vicdanında adalet duygusunu sağlamlaştırmaya yönelik olmalı, kötülüğün yaygınlaşmasına ve ahlâkî değerlerin ihlâline yol açmamalıdır. Yine bazı istisnalarla birlikte malî cezalar reddedilmiş, Hanefî ve Şâfiîler başta olmak üzere fakihlerin büyük bir kısmı ta‘zîren ölüm cezası verilemeyeceğini kabul etmiştir. Bununla birlikte uygulamada özellikle siyasî çatışmalar ve kargaşalar dolayısıyla şer‘î sınırların dışına çıkıldığı, ayrıca merkeziyetçi devlet anlayışını yerleştirmek, hazineye gelir sağlamak ve asayişi temin etmek gibi gerekçelerle fıkhî sınırların zorlandığı görülmektedir. Verilen zararın büyüklüğü, suçlunun ıslah edilmesi gayesi, benzer suçların işlenme tehlikesi gibi ölçüler genellikle maslahat kavramı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Yukarıda sözü edilen beş temel değeri korumayı ifade eden maslahat düşüncesi, cezanın verilip verilmeyeceğini belirlediği gibi cezanın türü ve miktarını belirlemede de önemli rol oynamaktadır.
Öte yandan Allah haklarının galip olduğu davalarda suçun türüne göre ispat delilleri farklılık arzeder; büyük günahlarda verilecek cezanın ağırlığı sebebiyle şahitlik şartlarının ve kuvvetli karînelerin varlığı gerekli görülür. Ta‘zîr cezalarını devlet başkanı veya onun tayin ettiği kadı, muhtesip gibi görevliler uygular. Cezanın infazında bir yandan önleyicilik ve ıslah edicilik amacına uygunluk, diğer yandan kastı aşan bir zarar vermeme ve kul hakkı çiğnememe hususlarına riayet edilir. Cezanın maksadını aşması ve suçluya gereğinden fazla zarar vermesi halinde tazmin gerekip gerekmeyeceği tartışılmıştır. İnfazın usulüne uygun yapılmasına rağmen suçlunun hastalanması, sakatlanması veya ölümü durumunda Şâfiîler’e ve Mâlikîler’deki bir görüşe göre tazminat ödenmesi gerekirken diğer fakihlere göre gerekmez. Mecelle’de bu durum, “Cevâz-ı şer‘î damâna münâfî olur” kaidesiyle (md. 91) ifade edilmiştir. Eğer uygulayıcının kasıtlı olarak zarar verdiği tesbit edilebiliyorsa bu durumda kısas uygulanacağı veya diyet ödeneceği şeklinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Genel olarak ceza suçlunun ölümü, hak sahibinin affetmesi, tövbe, iyi halin görülmesi, zaman aşımı ve sulh sebeplerinden biriyle hükümden veya infazdan önce veya cezanın infazı esnasında düşebilir. Öte yandan şüphe, hadlerde cezanın düşmesinde büyük bir role sahipken ta‘zîr cezalarında zann-ı gālibe itibar edilmesi şüphenin cezanın düşmesindeki rolünü azaltmaktadır. Yine aynı sebeple hadlerden farklı olarak davacının vekil tayin etmesi ve kendisinin gıyabında vekilin onun hakkını alması câiz görülmüştür. Kul hakkının galip geldiği suçlarda ancak hak sahibinin affıyla veya sulh yoluyla ta‘zîr cezası düşebilir; başkasının af yetkisi bulunmadığı gibi bazı istisnalar dışında ölüm, tövbe ve zaman aşımı ile de ceza düşmez.
(2) Belirtilen süre içinde disiplin işlemlerine başlanmadığı veya disiplin cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihten itibaren, nihayet bir yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde, ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar. MADDE 13 – (1) Disiplin amiri tarafından verilen uyarma ve yevmiye kesme cezalarına karşı Disiplin Kuruluna itiraz mümkündür, itiraz sonucu verilen kararlar kesmostbet türkiye. Disiplin Kurulunca verilen işten çıkarma cezası kararı kesin olup bu karara karşı ancak hukuki yollara başvurulabilir. MADDE 10 – (1) Hakkında disiplin işlemi başlatılan işçiden konuyla ilgili yazılı savunması alınır. Bu süre içinde savunma sunmayan işçi, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. Savunma istemine ilişkin gönderilen yazıda, işçiye hakkında disiplin soruşturması açılan davranışın nedeni ve savunmasını belirtilen sürede yapmadığı takdirde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı hususları açıkça bildirilir. (4) Disiplin amiri tarafından gerek görülmesi halinde konunun ayrıntılı şekilde araştırılması için soruşturmacı atanabilir. Soruşturmacı disiplin amiri tarafından konunun araştırılması amacıyla kullanılabilecek tüm yetkileri doğrudan bu merci adına kullanır. (2) Bu Yönetmelikte açıkça sayılmayan bir fiilin meydana gelmesi durumunda işçinin bu fiilinin karşılığında, fiile en yakın ve benzer olan fiilin gerektirdiği disiplin cezası uygulanır. L) Uyarma veya yevmiye kesme cezasını gerektiren eylemleri alışkanlık hâline getirmek. (2) Kadrosunun bulunduğu Kurumdan başka bir Kurumda görevlendirilen ve en az 6 aydır bu Kurumda görev yapan işçi hakkında disiplin soruşturması yürüterek disiplin cezası vermeye hâlihazırda görev yaptığı Kurum yetkilidir. Görev süresi 6 aydan az ise görev yaptığı Kurumca durum tutanak altına alınır ve tüm deliller toplanarak soruşturma dosyası karar verilmek üzere işçinin kadrosunun bulunduğu Kuruma gönderilir.